AHISKA’NIN HASRET GÜLLERİ
-
9
( Yazan :
Ahmet Ünal ÇAM
http://huzur.sehri.com )
---
...Son Umut...---
Cemile ile Nilüfer,
koşup Naz hanımı tuttular, acıyla inleyen kadını yavaşça yere bıraktılar,
kibrit söndü.
*** ***
***
Nazileri iki taraftan
saran, Amerikan ve Sovyet orduları 25 Nisan 1945’de Berlin’de buluşurlar.
Berline kadar birliğiyle giren, çok sayıda Nazi’yi öldüren keskin nişancı
birliğinden Ahıskalı Hasan da kahramanlık madalyalarıyla terhis olur.
Hasan askerleri taşıyan
trenlerle yurduna doğru yola çıkar. Göğsünü kaplayan madalyalarla gurur
duymaktadır. Savaşın daha başında aralarının bozulduğu Kırım’lı arkadaşı
Hikmetov gelir aklına. Kendisine, “Gürcü, Ermeni Sovyet askerleri köyümü
basmış diye duydum, doğru mu bilmiyom ama kaçacam” demişti. O da kızmıştı,
Sovyet askerleri birdir, Gürcü, Kırımlı, Ermeni, Çeçen diye ayrılmaz”
demişti. Ertesi gün arkadaşını göremeyince kaçtığını düşünmüştü ama akşama
doğru arkadaşının cesedini görünce, “Naziler mi vurdu” diye sormuş” cesedi
çukura atmak için künyelerini alan asker, “Ordudan kaçarken vuruldu”
demişti. İçi sızladı, “Ah! Hikmetov Ah!, kim karıştırdı aklını senin.
Sovyetlerde ayrım olsa, bizim kasabaya kadar tren yolu yaparlar mıydı.
Göğsüme bunca madalyayı takarlar mıydı!”
Hasan düşünceler içinde
istasyonda indi. Sabah olmasına, havanın aydınlanmasına yarım saatten fazla
vardı henüz. Kendisi askere giderken olmayan tren yolunu inceledi, hoşuna
gitmişti. Kasabanın içine doğru yürüdü; “Bu gün çarşı kurulur, gelmeye
başlamıştır köylüler” diye düşündü. Fakat ilerledikçe hiçbir hareket
göremedi.Oysa köylülerin en az yarısı bu saatte gelmiş, tezgahlarını kurmaya
başlamış olurdu. Sonunda dayanamayıp sokaktaki askerlerden birine sordu;
“Burda salı pazarı kurulurdu eskiden, şimdi kurulmuyor mu?” Asker güldü,
artık kurulmayacak. Askerin gülüşüne anlam veremedi ama aylardır duyduğu
hasret içinde büyümüştü. Beş kilometre uzaktaki köyüne, Çaral’a yürüyerek
gitmeye karar verdi. Yüzüne bir gülümseyiş yayıldı; “Bu gün Cemile’ye
sorarım Nilüfer’i, olmazsa akşama köyüne Cağısman’a giderim. Nolacak canım,
nişanlım değil mi“. İçine tatlı bir sevinç yayılmıştı.
Yürüye yürüye köyüne
yaklaştı, son tepeyi de aşınca köyüne varacaktı. Annesine-babasına gururla
göstereceği madalyaları düzeltti göğsünde, sonra. Sonra devam etmeden önce,
çevredeki ağaçlardan kalın bir sopa kırdı; “Çaral’a yaklaştım, çoban
köpekleri üstüme saldırabilir” diye düşündü ama son tepeyi aştığında
şaşkınlık içinde kaldı. Ne tüten bir baca vardı, ne sabahı haber veren bir
horoz sesi.
*** *** ***
1953 yılı mart ayında
Stalin ölünce Kruşçev Stalin’in işlediği insanlık suçlarını açıklamış,
yardımcısı Beria’da derhal idam edilmişti. Bu gelişmeden sonra Sovyet
yönetimi Türkler’in bir kısmına sürgün edildikleri yurtlarına dönüş izni
vermişti ama bunların arasında Ahıskalılar yoktu
*** *** ***
Yıl 1956,. Hasan köyünün
perişan halini gördükten sonra, Cağısman köyü de dahil tüm Türk köylerinin
çeşitli yerlere sürgün edildiğini öğrenmiş, içindeki isyanla, öfkeyle oniki
yıldır akrabalarını arıyordu. Trenlerin çoğunun Tiflis’ten sonra Bakü’de de
konakladığını ve burda trenden inip kaçan aileler olduğunu duymuştu. Fakat
aramaları bir netice vermemiş, perişan olmuştu.Yıllarca çeşitli şehirlerde
aradıktan sonra yine Bakü’ye gelmişti işte. Günlerdir yarı aç, yarı tok
ailesini, Nilüfer’i arayıp duruyordu.
Sonunda bir gün göç
ettikleri yerlerden mübadele ile Azerbaycan’a gelen eski bir aile dostu onu
tanıdı, aradıklarını anlatınca Kamil efendiyi tanıdığını, Semerkant’ta
olduğunu öğrendi. Adamın ellerine sarılıp öptü ağladı, “Kızı Nilüfer
nişanlımdı, onu da gördün mü*” diye sordu. Adam başını eğdi; “Ben Kamil beyi
molada, başka vagonda gördüm. Tren bizi Özbekistan’da Semerkant’a götürdüğü
için o da ordadır diye söyledim, ailesini görmedim. Ama oğul fazla
ümitlenme, yolculukta çok insan telef oldu, açlıktan, hatta büyüklerinin
yanında gazını tutmaktan bağırsakları düğümlenip ölen kızlar oldu. Uydurma
sebeplerle kurşunlananlar oldu.”.
Adam anlattıkça
çekilenlere çok üzüldü ama Hasan son ümidini de bırakmak istemiyordu. 12
yıldır diyar diyar aramıştı, ailesini, sevdiklerini. Halini bilenlerden borç
isteyip hemen trene bindi, Semerkan’ta doğru yola çıktı.
|
a |